23.01.2013

yayın yaşlığı: yatakhane ve insan ilişkileri

bloga 2009dan bu yana en ciddi yazımı yazıyorum şuanda. 

ne kadar liseli olsam yada ergen falan her zaman toplu yaşamda kuralların toplumda uyulması zorunlu ihtiyaçlar olduğuna inanmışımdır. çünkü 10 yaşımdan beri kalabalık bir topluluk içinde yaşıyorum, ve bu insan kalabalığı içinde belli değerleri korumak için insanların sevecen hoşgörülü yada iyilik meleği olması gerekmez.

gereken tek şey bir takım sınırların farkında olmak ve buna göre tavır takınmaktır. biraz saygı ve mesafeyle gayet huzurlu bir toplu yaşam sağlanabilir. olay samimiyet arkadaşlık paylaşma yardımlaşmaya gelince bu da tabi olucak ama bir insan 80 kişinin hepsiyle birebir samimi olamaz, imkansız. veya diyelim herkesi tanıma imkanı olsa bile herkesi sevemez seviyormuş gibi gözükebilir. ne kadar mutlak bir sevecenlik bu da tartışılır, ama kesinlikle bana göre değil, ben her zaman net bir insan olmuşumdur. herkese göstericeğim tolerans sınırı farklıdır. okur şuana kadar hiç bir şey anlamadı.

benim entelektüel seviyem başkalarına göre sığ olabilir, ya da hedeflerim başkalarına anlamsız gelebilir. dışardan bakınca dünyanın en insanlıksız, bencil insanı gibi de gözükebilirim. ben kendi hayatımı elimden geldiğince katlanılabilir hale getirmeye çalışırken başka insanların toplu yaşamı zorlaştırıcak gereksiz tripleri, düşmanlıkları, laf atmalar, küslükleri, gereksiz tavırlar hepsi çok boş. 

istediğim şey sadece yatakhaneye geldiğimde biraz huzur. arkadaşlık, güven, hoşgörü, saygı sadece kelime olarak varlar, aa pardon gerçek yaşamda zıt anlamlarıyla varlıklarını hissettirebiliyorlar aslında. 

okurun içinden geçen: iyi de bana ne abisi
okur adam ol!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder